Marketıng Türkiye
  Yazının amacı şu soruyu cevaplamak; Acaba yanı başımızda duran bu bir buçuk trilyon dolarlık ekonomiden bazı önyargılar nedeniyle mi yeterince yararlanamıyoruz? Benim cevabım EVET   Rusya ile tarih boyunca hasım olmuşuz. Kurtuluş savaşında destek alıp kısa bir bahar yaşasak da soğuk savaş döneminde komünist tehdide karşı batının tamponu olduk.
Futbol Futbolumuzun temizlenip atağa kalkması için İngiltere’de Thatcher döneminde yapıldığı gibi bir demir yumruk operasyonu gerekiyordu. Yapıldı. İkna/iletişim tekniği açısından baktığımızda, bu işin sonuca ulaşması için son derece kuvvetli mesajlar içeren bir kafa koparma hareketi gerekiyordu. Aziz Yıldırım operasyonu bu yüzden gerekliydi. Başka türlü yarım kalırdı. Sun Tzu’nun taktiklerini hatırlayın.
Meslek hayatımın en heyecan verici keşiflerinden biri de yaptığımız işin özünde hikaye yazma ve anlatma olduğunu idrak etmemdi. Kim ne zaman uyandı bilmiyorum ama ben arketip lafını ilk kez on sene önce Emel Göker’den duydum. Emel, Londra’da bu işi tahsil edip Markam ekibine katılmıştı. O zamanlar boğaz tokluğuna çalıştığımız için
Geçen yıl reklam ajanslarıyla ilgili bir değerlendirme yapmış ve “Küçük hesaplar yapmadan, özgünlük saplantısına ve strateji salatasına boğulmadan hep gündemde, hep popüler olmak istiyorsunuz ve de iyi bütçeniz varsa Alametifarika sizin için uygun bir ajanstır” demiştim. Akabinde Serdar buradan kendilerinin özgün iş yapmadığı yorumu çıkacağı gerekçesiyle tekzip etti. Ben de
(Tatil Notlarım)   Geçen ay Star Akademi’de bir “Serdar Ortaç söylemem” tartışması çıkmış. Ertesi gün de Ertuğrul Özkök köşesinde “Serdar Ortaç bu ülkenin gerçeği” gibi bir laf etti. İyi niyetli ama hala biraz “sevmesek de katlanmalıyız” tadında Beyaz Türk görüşü. Ben her yerde söylediğim ve bu tatil daha da pekişen
Dilimizde tam karşılığı olmayan “benchmarking”; örnek edinme, örnek alma ve en çok da “kıyaslama” olarak Türkçeleştiriliyor. Örnek alınacak referans noktasının belirlenmesi anlamına gelen bu terim, ‘bir işletmenin rekabet gücünü yükseltmek için, başarılı performansa sahip başka işletmelerin iş yapma tekniklerini incelemesi, kendi teknikleri ile kıyaslaması ve bu kıyaslamadan elde ettiği bilgileri
Geçenlerde bir gıda şirketinde genç Marka Yöneticisi adayı arkadaşlarla bir “ilişki” listesi hazırladık. Kendilerine orta vadede nasıl bir kartvizit albümüne sahip olmalarında fayda gördüğümü anlattım. Örnek olarak, beş sene sonra yeni bir şirkette işe başlayacaklarını ve kendilerinden uygun iş ortaklarıyla hızlı bir şekilde temas kurmalarının isteneceğini varsaydık. Biraz genelleştirerek burada
Başbakana açık mektup   Sayın Başbakanım, Bir meslek dergisinde kaleme alınan bu teknik yazının muhatabı siz olmamalısınız kuşkusuz. Ama  maalesef ülkemizde böyle bir “tek adres” durumu var. Marka ile ilgili bürokratların ve belediye yetkililerinin çoğu ile tanışırız ama nedense bu konudaki gerçekleri yukarılara iletmede pek başarılı olamıyorum. 1991 yılındaki ilk
Kısa Kısa   Bravo Lig TV “Türk futbolunun marka değeri” lafını sakız gibi çiğnemeye devam ediyoruz ama geçen sezon da (Lig TV dışında) herkes bildiğini okumaya devam etti. Yıl boyunca yapıcı ve sportmen takılan neredeyse tüm futbol insanları bir ara içini dökme fırsatı buldu. Sicili bozuk spor yorumcuları yine güzeli
Bullets   İstanbul Shopping Fest bittikten sonra pek bir açıklama/alkış duymadık. Beklendiği gibi sonuçlanmadı mı acaba? Kurcalamadım çünkü bu tür projelerin arkasında iyi niyetle durmak, süreklilik kazandırmak gerekir. Bizim piyasalarda ortak iş yapma kültürü ve pazarlama odaklı düşünce henüz emekleme safhasında. Bir de bu sene hazır giyimciler sıkıntılıydı; Ne kışı