Korona Sonrası Hayat, Ekonomi, Siyaset

Son günlerde evden katıldığım birçok toplantıda ve izlediğim programlarda konuşmacılar, uzmanlar Türkiye için kabaca iki senaryo yazdılar;

Birincisi iyimser senaryo ki Mayıs ayından sonra vaka sayısında gerileme ve sonbaharda görece normalleşme öngörüyor.

Diğeri ise sonbaharda ikinci çıkış ve 2021’e sarkan bir pandemi. Daha birçok ara senaryo var ve hepsinin mimarlarının da kendince mantıklı gerekçeleri. Açıkçası ben zamanlama konusunda net bir şey söyleyemeyeceğim çünkü hem işin uzmanı değilim, hem de bunun bir “siyah kuğu” vakası olduğunu düşünüyorum. Yani daha önce karşılaşmadığımız ve öngöremediğimiz benzersiz bir durum ve tanım gereği bu tür vakaların gelişimi geçmiş deneyimlerle, matematiksel formüllerle öngörülemiyor.

Tabi birçok kişi gelecekle ilgili “net” şeyler söyleyip önerilerde bulunuyor ve bir kısmı haklı çıkacak ama ben bunu astrologların tahminlerine benzetiyorum. Astrologlar da sürekli bir çok şey söylüyor ve bunun yıldız haritalarıyla, insanlık tarihinde yaşanmış hikayelerle desteklenen bir altyapısı da var. Ama dedikleri kısmen gerçekleşiyor. Bazıları olacakları öngörüp kahin oluyor, müşterileri artıyor. Kalanlar bir sonraki dönemi bekliyor ama kimse onları sorgulamıyor. Bizim kriz kahinlerini de öyle görüyorum. İlla ki birileri haklı çıkacak, kalanlar da üfürmeye devam edecek. (Öte yandan ben kendi iş planlarımı iyimser senaryo varsayımıyla yaptım. Finansman, insan kaynağı vb önlemlerimi ona göre alıyorum ama kimseye bunu önermiyorum, çünkü bilmiyorum)

Peki orta ve uzun vadede ekonomide neler olacak?

İşte bu konudaki öngörülerimin daha çok arkasında durabilirim çünkü global ticaret, markalaşma, mikro ekonomi ve tüketici davranışları uzmanlık alanlarım. Markalar ve şirketlerin gidişini, tüketicinin tutum ve davranışlarını yıllardır izliyor ve yorumluyorum. 2009 yılında kaleme aldığım İleri Dönüşüm Kutusu kitabımda kapitalizmin geleceği ve bunun muhtemel sonuçları üzerine de yazmıştım. Sanırım onun zamanı da gelmek üzere;  http://ileridonusumkutusu.com/

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki dünya genelinde tüketicilerin markalara ve şirketlere bakışı zaten değişmekte idi. Daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için hassasiyet artıyordu ve kriz sonrası bence bu artış sürecek, hatta daha radikal değişimler olacak. Tüketicilerin gezegene, insanlığa zarar verdiğini düşündüğü markaların kullanımını azaltacağını tahmin ediyorum. Şirketler de günü kurtarmak için yaptıkları göstermelik KSS kampanyaları yerine daha gerçekçi işler yapmak zorunda kalacaklar. Bu bağlamda büyük fonlara bağlı dev şirketlerin gerileyip düzgün aile şirketlerinin yükseleceğini de tahmin ediyorum.

Emin gibi olduğum ikinci konu da bazı kurumsal ezberlerin bozulacak olması. Batı’nın aydınlanma aklının bize dayattığı bir takım kurallar değişecek. En başta çalışma yeri ve saatleri. Bu kriz öncesinde evden veya uzaktan çalışma örnekleri artıyordu ama sonrasında bunun bir patlama şeklinde devam edeceğini tahmin ediyorum.  Daha esnek çalışma saatleri dışında, ofis kurallarının, organizasyonların, alt üst ilişkilerinin ve giyim kuşam vb detayların değişeceği yeni bir iş dünyasına doğru gideceğiz. Buna bağlı olarak emeklilik sistemi, haklar hukuklar da tartışılacak ve sabit vatandaşlık geliri gibi uygulamalar artacak…

Kapitalizmin giderek daha fazla sorgulanacağı kesin ama bunun ne dozda olacağını bilemiyorum. Gençler daha adil bir ekonomi ve yaşanabilir bir gezegen istiyorlar ancak şimdilik bu konularda 68 kuşağı gibi hırslı ve gözü kara görünmüyorlar. Zamanla göreceğiz. Bu gelişmeler sonrası belki daha adil, sosyal bir düzen kurulacak, belki de bu durum yeni diktatörlüklere altyapı hazırlayacak. Tarih her ikisini de gösterdi bize. Bakalım…

Komünizmin çökmesiyle birlikte dünyada ekonomi, şirketler ve markalar ciddi anlamda küreselleşti son otuz yılda. Bizler de o trend çerçevesinde bu topraklardan dünya markaları çıkarmaya adadık kendimizi. Umduğumuz sonuçları henüz alamadık çünkü hem bizim gibi ülkelerde bu hedeflere stratejik olarak yürüyenler iş insanları ve siyasiler fazla görülmedi, hem de büyük abiler buna pek fırsat vermedi. Bu çerçevede global şirketlerin gelirleri katlanarak arttı ve buna bağlı olarak üst düzey yöneticilerin gelirleri de patlama gösterdi. Ancak yeni dünyada globalleşme hız kesecek ve şirketlerin çift haneli büyüme hedefleri sekteye uğrayacak diye düşünüyorum. Bunu birçok ekonomist de öngörüyor. Globalleşmeden glokalleşmeye giden bir iş dünyası, daha yerel/bölgesel temin ve tedarik, yerel turizm, yerel ticaret çok konuşuluyor. Benim tahminim (ya da isteğim) de bölgesel markaların global markalara daha fazla kafa tutacağı ve öne çıkacağı şeklinde. Çünkü artık herkes her yerde her türlü malı üretebiliyor ve pazarlayabiliyor. Bunlar uzay bilimi değil. Globalleşme ve ölçek ekonomisinin en somut örneği otomobil piyasasında bile elektrikli otomobiller ağırlık kazandıkça yerel üreticilerin etkinliği artacak.

Bölgeselleşmeye paralel bir gelişme beklentim de kentleşme hızının azalmasıdır. Özellikle de büyük metropollerde gerileme, küçük şehirlerde ve kırsal kesimde büyüme beklentim var. Özellikle ülkemizde tarım son dönemde, geçmişte hiç konuşulmadığı kadar gündemde. Aklı başında herkes tarımsal üretimin ve buradaki katma değerin artması gerektiğini söylüyor. Bu gerçekleşir mi bilmiyorum ama İstanbul nüfusunun önümüzdeki dönemde artmayacağını tahmin ediyorum. Köye de  dönebilirler, diğer Anadolu kentlerine de gidebilirler ancak buraların taşı toprağı altın olmaktan çıkacak sanki. İstanbul’da gayrimenkul yatırımı yapmak isteyenlere duyururum.

Bunlar dışında birkaç fantezi daha var; Örneğin şehir devletler. Henüz uzak bir ihtimal ama ilk kez 2013 senesinde Clotaire Rapaille’den duyduğum bu konunun bazı ortamlarda daha çok dile getirildiğini görüyorum. Birkaç yıl içinde olmasa da uzun vadede ulus devletlerin yerini şehir devletlere bırakma ihtimalini yok saymıyorum.

Bir başka uzun vadeli konu da kripto paralar ama açıkçası buna dönüş o kadar da uzun sürmeyebilir.  Teknolojik ve global ekonomik gelişmelere göre daha hızlı bir gelişme gösterebilirler. Bölgesel kripto paralar hızla tedavüle girip etkinliğini artırabilir. Bununla ilgili görüşlerimi merak edenler linki tıklayabilir.  https://www.guvenborca.com/genel/blockchain-yeni-darphanedir/

Ve son olarak, yeni dönemde dinin, özellikle siyaset amaçlı istismar edilen dinin etkilerinin azalacağını düşünüyorum. Aslında yeni nesilde yapılan araştırmalar bunu yıllardır söylüyordu. Gençler inançlı ama din ve mezhep taassubuna mesafeliler. Şahsen, yaşanan olaylar sonrası inancın artacağını ama din bezirganlığının azalacağını, tarikatların filan eskisi kadar etkili olmayacağını umuyorum. Bakalım…

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar