Şule EsEs’e Başkan Olsa ? 09.10.2017

Gazetelerimizin spor sayfaları sezon başında transfer haberleriyle dolar. Sonra oyuncuların, teknik direktörlerin ve hakemlerin performansı üzerine kurulur gündem. Birileri gider, birileri gelir, biri şampiyon olur vs… Sonuçta Türk futbolu dünyada iyi bir yerde değildir ve tablonun değişme ihtimali görünmemektedir.

Neden? Çünkü işe taktik açıdan baktığınızda ana tabloyu değiştirmek zordur. Stratejik düşünmek gerekir. Ülkemiz futbol piyasasının ürettiği hasılat bellidir. Oyunu böyle kabul edersek paramızın yettiği kadar iş yaparız. Dünyadaki en iyi oyuncuları İngiltere, İspanya takımları toplar. Bize Avrupa’da şans bulamamış “elek altı” ikinci sınıf malzeme kalır. Yöneticilerimiz bunlar arasından en iyilerini en ucuza kapatmaya çalışır. Teknik direktörlerimiz her maça en uygun kadroyu kurup soyunma odası nutuklarıyla motive ederler. Oyun alanımız budur.

Bu tabloyu değiştirmek için şimdiye kadar yapılmamış şeyleri düşünmek lazım. Aşağıda pazarlamacı gözüyle neler yapılabileceğine dair önerilerimi sıralıyorum:

Kulüplerimizde tüccar başkan, teknik direktör, menajer ve futbolcular güzel bir saadet zinciri kurmuştur. Gelen parayı bir şekilde üleşirler. Aralarına nitelikli adamları sokmazlar, aynen siyaset gibi. Bence, takımlarımız çağdaş yönetim tekniklerinden ve ülkemizin parlak yöneticilerinden daha fazla yararlanmalıdır. Şirketlerimizde global başarısı kanıtlanmış o kadar nitelikli yöneticiler var, neden bu kaynak ihmal edilir? Çünkü onlar devreye girdiğinde mevcut vasatlar taca çıkacağını bilirler.

Hadi ileri gideyim, neden şimdiye kadar bir takımımızın kadın başkanı olmadı?  Bence müthiş sempati toplar ve enerji yaratır. Mesela Eskişehirspor’a ETİ markasının bugünlere gelmesinde büyük emeği olan Şule Şamlı başkan olsa? Yılmaz Büyükerşen desteğini artırsa ve başta ETİ olmak üzere Eskişehir’in güzide şirketleri arkasında dursa. Kırmızı şimşekler efsanesi yeniden doğmazsa ne olayım.

Onun üzerine uzun vadeli planlar yapmamız lazım. Küçüklerimiz büyüklerle, büyüklerimiz global devlerle her yıl transfer bazında yarışa giremez çünkü bütçe farkları aşikar. O yüzden bazı takımların uzun vadeli planlar yapıp bunu taraftara anlatması lazım. Önümüzdeki beş yıla damgasını vuracak bir genç iskelet kurup ilk yıl skor değil sistemin oturmasını bekleyen, öne çıkan oyuncuları büyüklere satmak yerine kadroda tutan, stratejik yol haritası hazırlayıp sabır gösteren var mı? Yok.

Küresel düşünülmelidir. Beşiktaş bir Çin açılımı yaptı, umarım arkası gelir. Büyük futbol ve basketbol kulüpleri dünyanın her yerinden para kazanıyor. Bizim üç büyükler bunu rahatlıkla yapabilir ama illerden de fırsatlar çıkabilir. Örneğin Adana Demir Spor sadece Türkiye’nin değil, dünya işçilerinin, emekçilerinin takımı olmaya soyunabilir.

Takımlarımız kapsamlı taraftar araştırmaları yapmalılar. Bu çalışmada taraftar profili, satın alma eğilimleri, bağlılık düzeyi, değerler, rakiplerle ilgili algılar vb. ölçülür. Araştırma sonuçlarına göre marka kimlik çalışmaları yapılarak marka anayasası mahiyetinde kılavuzlar hazırlanır. Burada markanın değerleri, söylemleri, tarzı, kişiliği vb unsurlar netleştirilir ve bundan sonraki pazarlama ve iletişim faaliyetlerinin temelini oluşturur. Amaç, tüm paydaşların takım için ortak hedeflere kilitlenmesi ve ortak söylemler, eylemlerde bulunmasıdır.

Yeni şarkılar ve sloganlar geliştirmek için ünlü reklamcılar ve müzisyenlerle çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye’deki takımlar aynı marşlarla takımlarını destekler ve bu ayrıştırıcı değildir.

Sağlam ve düzenli bir seyircisi olmayan bazı takımlar uzun vadede takıma bağlanacak bir taraftar grubu edinmek için pazarlama çalışması yapabilir. Eskişehir, Trabzon gibi futbol şehirlerinde böyle programlar şart değil ama Kayseri gibi bir futbol geleneği olmayan illerde veya Başakşehir gibi yeni yerleşim bölgelerinde yeni seyirciyi stada çekmek için teşvik programları düzenlenmelidir.

Transferlerde değişik testler uygulanabilir. Şirketlere eleman alırken bir çok yetkinlik testi yaparız. Futbolda ise menajerlerin iki dudağı arasında her şey. Transferde adayları teknik ve fiziksel testlerin dışında psikolojik testlerden de geçirerek takım değerleriyle uyumlu oyunculardan oluşan bir takım hedeflenebilir.

Takımlar teknik ekibi ve futbolcuları medya ve sunum eğitimlerinden geçirebilir.  Özellikle televizyon önünde doğru mesajlar vermek ve kendini ifade etmek günümüzde çok önemli ve bunun eğitimi de atla deve değil.

Gibi…

Şimdi bir çok kulüp yöneticisi bunlar için bütçeleri olmadığını söyleyebilir. Sanırım elli bin dolara sağlam bir çalışmanın temelleri atılır, ekstralarıyla yüz bin doları geçmeyen bir paraya bir kulüp için mükemmel bir marka çalışması yapılır. Çok geldiyse Van Persie’nin maliyetinin yirmi milyon avro olduğunu hatırlatayım. İkna olmadıysanız size hayırlı transferler, annenizin liginde başarılar…

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar