Spor Marka -6 08.2009

Bu sene de hakem tartışmaya devam…

Real Madrid son yıllarda pek parlak bir sportif başarı gösteremese de gelirini sürekli artırıyor. Bildiğimiz kadarıyla tarihi hezimetler sonrasında antrenman basıp futbolcuya küfreden de olmadı. Tam tersine, 80 bin kişilik stat her maçta doluyor ve taraftarlar kulübe para akıtmaya devam ediyor. 2008 geliri 366 milyon avro. Bu rakam, en yapın takipçisinin 40 milyon avro üzerinde ve 2002 yılı gelirinin tam iki katı. Barcelona ve Manchester United sportif başarı anlamında herkesin gıpta ettiği bir teknik yönetim başarısı sergilerken, Real Madrid en başarılı “marka ve pazarlama yönetimi” performansını kimseye bırakmıyor.  NBA’in dünya ligi olma projesine benzer şekilde, markayı Doğu Asya ve Hint pazarına açtılar. Astronomik para ödedikleri Ronaldo’nun sözleşmesine reklam/sponsorluk gelirlerinin yarısını alma maddesi koydular. Bir sakatlık olmazsa bu futbolcuyu bedavaya getirecekler. Filan… (Kaynak:  Uğur Meleke-Milliyet)

Peki bizim Turkcell Süper Lig’de neler oluyor? Şu sıra kulüpler/yöneticiler imkanlarını zorlayarak,  potansiyel gelirlerinin çok üzerinde bütçelerle yatırım yapıyorlar. Ancak bu paraların tamamı insan kaynaklarına, yani teknik adamlar ve futbolculara gidiyor. Üstelik bu futbolcuları, Avrupa’da alabileceklerinin iki katını vererek anca ikna edebiliyoruz. Ülke imajı nedeniyle verimsiz yatırım yapıyoruz.

Bu yıl, yapılan transferler haricinde, içinde pazarlama zekası, markalaşma yaklaşımı içeren bir girişim/yatırım haberi duymadım. Tek yenilik olan GS stadı da gecikecek ve “Ali Sami Yen’de son sezon” fikri de yatacak muhtemelen. Yani bu sene de aynı insanlara, biraz farklılaşmış bir ürünü ve tek bir hedefi aynı tekniklerle satmaya devam edeceğiz.

Bir de bu yılın önemli bir farkı, Şampiyonlar Ligi’ne gidebilecek takımların Beşiktaş ve Sivas olması. Yani (umarım yanılırız ve umarız UEFA ligi işi kurtarır ama) yurt dışı başarı ve heyecan ihtimali düşük.  Bu kadar büyük yatırım yapan İstanbul takımları ve artık kafaya oynayabileceğine inanan Trabzon ve Sivas dışında Kayseri gibi istikrara kavuşmaya başlayan Anadolu takımlarının tek amacı “annemizin ligini” üst sıralarda tamamlamak olacak. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, örneğin bu ligi beşinci bitirecek takımın taraftarını motive edecek ve parasını alacak bir plan yok. Hal böyle olunca, bu kadar büyük yatırım yapıp strese giren yöneticilerimizin, kendi iç meseleleri (yani hocayı göndermek) dışında tek oyun alanı kalacak; federasyon ve hakemler. Bunu bilen yöneticilerimizden de “adil bir lig istiyorum” açıklamaları şimdiden gelmeye başladı, sigorta mahiyetinde. Bakalım sonu nerelere gidecek?

MEDYA

Spor medyasında da skor ve hakem odaklı düşünce zihniyetinde önemli bir değişiklik beklemiyorum çünkü onların oyun alanı da yöneticilerinkiyle aynı. Bakalım Hiddink’in futboldan anlamadığına yemin eden onlarca yazarın yaşadığı ülkemizde, Rijkaard’ın da futboldan anlamadığını ilk kim ifşa edecek?

Örnek olsun diye, geçen sezon gazetelerden kestiğim bir kupürü burada sizinle paylaşmak istiyorum:

19 Mayıs 2009 tarihli Milliyet’in 25. Sayfasında Metin Tokat’ın yazdığı “Kritik haftada skoru değiştiren hatalar” başlıklı teknik değerlendirme. Bu yazıda Metin Tokat hafta sonu oynanan maçlarda skoru değiştiren on (10) bariz hata tespit etmiş. O hafta oynanan dokuz maçtan sadece ikisinde sonucu değiştiren hata olmamış, diğerlerinde toplam on hata var. Yıllardır ne zaman birisi o sezon kendi takımları aleyhine verilen hatalı kararlarla şu kadar puan kaybettiklerini söylese bir başkası da kendi takımı aleyhine verilen kararlardan oluşan puan kayıplarıyla cevap verir. Gözlemim odur ki büyük takımlar aleyhine verilen kararlarla kaybedilen puanlar birbirine yakındır. Kazandıkları ise eşit ya da fazladır. Yani orta vadede bakıldığında hiçbirinin anlamlı bir mağduriyeti yoktur. İstatistiki açıdan da bunun böyle olması doğaldır. Ama “halamın bıyıkları olsaydı”  muhabbetleri her sene artarak devam eder çünkü bütün bu adamların başka bir oyun alanı yoktur.

Bir yazardan, matrak bulduğum bir maç yorumunu alıntılayıp diziyi tamamlayım.

Başlık: Bu takımda Beşiktaşlılık Ruhu Yok!

Alıntılar: Beşiktaşlı oyuncular bir çuval inciri berbat ettiler. Hepsine yazıklar olsun. Maçın ciddiyetini anlamamış, hayatlarında hiç derbi oynamamış, sanki şampiyonluğu istemiyorlar.  Ben Eskişehir maçının 85. Dakikasında şov yapan adamı ne yapayım? Bana derbi kazandıracak adam lazım. Gelsin Fenerbahçe’yi yensin omuzlarımda taşıyayım. … nerede? Takım şampiyonluğa oynuyor, o yok. …… sahada geziyor.  …korner olsa da orta yapayım diye bekliyor.….

Soru şu; Bu yazıyı kim yazmıştır; Eleştirilerin odağı olan futbolcular kimlerdir?

  1. Vedat Okyar; Sergen Yalçın ve İlhan Mansız’ı eleştirmiş
  2. Haşmet Babaoğlu; Amokachi ve Alpay Özalan’ı eleştirmiş
  3. Kazım Kanat; İbrahim Üzülmez ve Sergen Yalçın’ı eleştirmiş
  4. Sergen Yalçın; Yusuf ve Nobre’yi eleştirmiş

Cevap d 🙂

 

 

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar