Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama şu an itibariyle ülkemizin iki büyük gazetesinde reklam eleştirisi ya da iletişim yazısı (adı her neyse) yayınlanmıyor. Bu can sıkıcı durumun camiada yaratacağı boşluğu doldurmak amacıyla ve de reklamcının sırtından sopayı eksik etmemek kaygısıyla hemen durumdan vazife çıkardım. Bugün bu köşede reklam eleştireceğim.
Sıradanlıkla tanışmanın zamanı geldi
Önce Yapı Kredi’nin yeni logosu ve reklamını ele alalım. Reklamın ana mesajı “olağanüstü şeylere alışmanın zamanı geldi” dese de olan şu ki ülkenin geçmişte olağanüstü şeyler yapmış markalarından Yapı Kredi de söndü, sıradanlaştı. Bu ülkeyi bireysel bankacılıkla tanıştıran, reklamcılık tarihimize girmiş işlerin belki onda birini üretmiş olan marka Koç grubuna girip Düzey Pazarlama muamelesi görmüşe benziyor. Bizim hanım yeni logonun daha iyisini yapar. Kağıt üzerindeki duruşu vasat, tabeladaki duruşu ise kötü. Reklam hiç bir şey söylemiyor. Yetmişlerin hamasi kurumsal reklamlarından. Verilen mesajla yapılan işler uyuşmuyor. Hadi bunları geçtim, benim gördüğüm bazı açıkhava reklamlarının baskısı dahi kötüydü.
Sanırım bunun altındaki nedenlerinden biri, oldum olası bu “tüketicinin gönlünü çelme” işlerine soğuk bakan Koç Grubu’nun bundan on sene kadar önce “marka yönetimi” disipliniyle tanışma vakti gelmişken, “itibar yönetimi” denen bir akımın peşine takılmasıdır. Laf aramızda, bu itibar yönetimi felsefesi grubun genel kültürüne uygun düştüğü için mayalandı ama grup da bir fırsatı kaçırdı. Bunun da etkisiyle Koç şirketleri kanlı-canlı markalar yaratmak yerine ağır takılmaya öncelik veriyorlar. O zaman da böyle silik, mesaj kaygısız işler çıkıyor. Aynen İş Bankası reklamları gibi; Bir şey söylemeyen ve hamasi mesajlar veren ve kurum kurum kasılan işler. Grubun bu anlamda istisnaları var tabii. Mesela üç sene önceki Çelik-Sırrı çıkışıyla bir canlılık yakalayan Arçelik ama onda da Şafak Sezer’i devre dışı bırakarak marka iletişimini sönükleştirdiler. Bir de geçenlerde bir Arçelik bayiine gittim, adamlar orta yerde lahmacun yiyorlar ve benimle bir kaç dakika hiç ilgilenmediler. Artık “Lovemarks” gibi konuların tartışıldığı bir dünyada işleri zor. Bilmem anlatabildim mi?
Reklamcılıkta Harbi Dönem
Adı zaman zaman ülkenin lider marka danışmanlık şirketi “Markam” ile karıştırılan uyduruk isimli reklam ajansı (Marketing, Araştırma, Reklam, Kreativite, Aç aç mıydı?…) M.A.R.K.A.’nın ikinciliğin altını çizen AtlasJet reklamları sonrasında beşincilik hedefiyle akıllara hitap eden Alpet reklamlarını görüyoruz. Atlas Jet’in ikincilik mesajlı işlerini statejik açıdan doğru bulmasam da Alpet işini gerçekçi buldum ve hatta sevdim. Anlaşılan Hulusi “dürüst davranıp harbi olmayı” reklamcılık hayatının bu dönemine ait şiarı haline getirmiş. Hatta Fatih Terim’in Mercedes’ten çıkarken belini tutması bile anlamlı. “Mercedes’le belin tutulur” diyorsun di mi Audi’ci seni? Tebrik ediyorum. Biz de bu başarılı yaratıcı pınardan yola çıkan yeni kampanya fikirleri ürettik. Yayınlarsanız komisyonumu isterim ona göre. İşte M.A.R.K.A. için yeni potansiyel kampanya fikirleri;
İpekyol; Biz ülkenin otuzüçüncü büyük hazır giyim markasıyız. Bu ivmeyle gidersek üç sene sonra yirmiikinci, altı sene sonra onbirinci olmamamız için bir sebep yok. (Buradaki kreatif fikir bold harflerdir hatırlatalım.)
Vestel; Evet Avrupa’da onaltıncıyız ama, ama iç piyasada da üçüncüyüz. Ortalamada ilk ondayız desek ayıp olmaz. Yalandan kimse ölmez. Vestel, paçalda topten.
Kanal D; “Pazartesi praymtaymda akşam yemeği hazırlayan ev kadınları kategorisinde haftalardır lideriz de lider olunca ne diyorduk onu tam çıkaramadık. Olduk mu şimdi yani? Peki o zaman hedef ne? İkincilik daha rahatmış walla.” Kanal D, M.A.R.K.A.’nın müşterisi miydi yahu?
Zaman; Birinciler Zamanla ortaya çıkar.
Yataş; Tamam, biz de ikinci olduk ama adamın yüzüne vurmanın alemi var mı? Halbüsü ilk biz başlamıştık bu sektörde markalaşma işine. Nasıl gitti elimizden bilemedik.
DYP; Üçüncüyüz ve adam olana bu yeter. Fazlası Genelkurmayı gerer.
Hürriyet
Hürriyet’in yeni muhteşem reklamlarını gördünüz mü? Breh breh! Türkiye’nin lider gazetesi Hürriyet’in dünya durdukça durası mükemmel genel yayın yönetmeni, metro, über ve süber (bunu ben buldum) seksüel erkek, nefis insan Ertuğrul Özkök ve etrafındaki her biri marka olan pırlanta yöneticiler tarafından geliştirilen bu yeni kampanya çok konuşulacak. Hangisi mi? Şu son yayınlanan canım. Hani şöyle muhteşem yeleli bir aslan var ya (ki bence Ertuğrul Beyi temsil ediyor o), yani müthiş bir iş. Rakipleri de afedersiniz sıpa yerine koyuyor. Benden söylemesi.
Suratları görür gibiyim; tamam tamam bir dahaki ay devam etmeyeceğim. Atacaklar beni de dergiden. Parayı verenle bu kadar uğraşılır mı?