Çekirge İkinci Kez Sıçradı 04.02
Kişisel Değerlendirme

Doğuş Çay

1……10
Vurucu 7
Tek fikir üzerine kurulu 9
Hedef izleyiciye uyar 7
Ürün filmin kahramanı 8
Zevkle izlenir      8
Markayı güçlendirir 8

Doğuş Çay’ın ilk reklam filminde marka, “İngiliz’in beğendiği, Karadeniz’in mükemmel çayı” şeklinde konumlandırılmış ve bu stratejiyle uygulama köşemizde övgü almıştı. Şimdilerde devam filmini görüyoruz. Aynı İngiliz bu sefer müşteri bağlılığının bir üst aşamasına geçiyor ve kendi anavatanında Doğuş Çay’ın elçiliğini yapıyor. Bununla da kalmıyor, o sırada aynı mekanda bulunan ve Birmingham Halk Dansları Topluluğu mensubu olup da gösteriden az önce kostümüyle çıkmış izlenimi veren bir başka vatandaşına da gerçek çayın bu olduğunu onaylatıyor.

İlkiyle tutarlı bir strateji ve reklam fikri. Uygulama da başarılı. Oyunculuklar biraz aksar gibi görünse de amatör cast için iyi performans. Karadenizli dostumuzun katkısıyla mizah yine var ama ilkine oranla biraz daha düşük dozda. Bunu yadırgamıyorum çünkü ilk filmdeki seviyeyi korumak kolay değil, aslında şart da değil. Öyle filmler her zaman denk gelmez. Özetle dostlar, çekirge bir kez daha sıçramış görünüyor.

Reklamdaki iddia uzmanlar için inandırıcı değil elbette. Çünkü Türkiye dünyanın üçüncü büyük çay üreticisi olsa da çayımız sadece bizim damak tadımıza uygun. Dünya çapında beğeni kazanacak bir aroması yok. Üstelik hükümetin destekleme politikaları yüzünden pahalı. Yurtdışından biraz Seylan çayı filan getirtip harman yaparak tadını artırmak ve dünya pazarlarına yelken açmak da mümkün değil çünkü ithal çayda %145 fon var. Ancak Doğuş’un, bu gerçekleri bilmesi gerekmeyen ortalama tüketici için böyle kuvvetli bir argümanı iletişimin merkezine oturtmasını yadırgamıyoruz. Bu, reklamlarında “dünya markası” olma iddiasını başarıyla kullanan çok sayıda örnekten aşina olduğumuz bir şey. Halkımız her alanda global başarılara aç.

Doğuş Çay reklamından bahsedip de “ajanslı mı ajanssız mı” tartışmasına girmemek olmaz. İlk filmi değerlendiren yazımda bu konuya değinmemiştim çünkü bu işi arada ajans olmadan yaptıklarını bilmiyordum. Daha önce de söylemiştim, değerlendirdiğim reklamları kimin yaptığıyla ilgilenmiyorum.

İlke olarak bir markanın iletişim faaliyetini reklam ajansı desteği almadan yürütmesini doğru bulmuyorum. Doğuş Çay’ın şu ana kadar yaptığı işler başarılı ve her iki yazımda da bunun hakkını verdim.  Bu yazıya koyduğum başlık ise ne düşündüğümü yeterince açıklıyor. Beni yanıltacak şekilde bir sonraki Doğuş filmi de iyi olabilir, daha sonraki de; kimse bilemez ama bu istisna çekirgelere yönelik genel doğruları değiştirmez.

Öte yandan reklam ajanslarının ve meslek kuruluşlarının bu olaydan çıkarması gereken dersler de olduğunu düşünüyorum. Daha çok küçük ve orta boy firmalara danışmanlık yapan biri olarak biliyorum ki o kesimde ajanslara yönelik ciddi bir güvensizlik var.

Bakın Doğuş Çay sadece Show TV’de reklam yapabiliyor. İşte onların ne zor koşullarda ve büyük özverilerle bütçe üretebildiklerini kavrayanlar yeni dönemde kalıcı olacaklar. Doksanlarda yaşadığımız bolluk döneminin kötü alışkanlıklarını değiştirip ülke gerçeklerine uygun bütçelerle iş yapmayı ve müşterinin kasasını kendi kasamız gibi görmeyi öğrendikçe bu tablo değişecektir.

Son olarak köşemde yeni bir iddiaya yer vereceğim. Bizim öğrencilerin dediğine göre, ilk reklamın hazırlık sürecinde müşterinin talebi üzerine İletişim Fakültesi mezunu iki genç reklamcı günlerce çalışıp stratejiyi oluşturmuşlar. Sonra bunu Sinan Çetin’e sunmuşlar. O da kabul edip bir kaç küçük eklemeyle filmi çekmiş ama bu arkadaşlardan hiç bir yerde söz edilmemiş. Yani ortada bir ajans yok ama ilk işe reklamcı eli değmiş. İkinciyi ise Sinan Çetin baştan sona kendisi kotarmış.

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar