Altın Portakal, Gümüş Kiraz, Kristal Elma 26.02.2018

Kristal Elma reklam ödülleri doksanların başında çok önemli ve değerli bir etkinlikti. Tüm sektör törende buluşur, ödüller ve kazananlar uzun süre gündem yaratırdı. Zamanla jüriye ve seçim sistemine itirazlar başladı. Bazı ünlü reklamcılar boykot etti ve giderek etkisi azaldı. Sonra bir dönem seminerler ve konferanslarla zenginleştirildi ve ilgi arttı. Ama son zamanlarda yine durağan gibime geliyor. Kaç yıldır gitmedim ben de. Çünkü memlekette çok sayıda mesleki etkinlik ve konferans var. Hepsine gidemediğimiz için içeriğe göre birkaç tanesini seçiyoruz haliyle. Ödüller de eski heyecanı yaratmıyor artık ve onlardan da çok var. Reklam sektörünün içinde bulunduğu yapısal sıkıntıyı da eklersek bu haliyle Kristal Elma’nın daha iyi bir yere gitme ihtimalin düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Öte yandan Antalya Altın Portakal festivali de eski tadında değil. Son yıllarda giderek daha fazla siyaset bulaştı. Bir sanat festivalinden çok konuşmacıların politik mesajlar verdiği bir ortama dönmüştü ki muhtemelen bunun da etkisiyle geçen yıl son anda ulusal yarışma iptal edildi ve uluslar arası bir yarışma olarak anons edildi. Aslında Altın Portakal’ın global bir yarışma haline gelmesi bence çok önemli ve gerekli ama bunun yapılış şekli ve zamanlaması insanı kuşkulandırıyor.

Yaratıcı endüstriler adına film ve reklam dışında bir de gelişen dizi sektörümüz var. Kendiliğinden de olsa ciddi bir global başarı yakaladılar ancak dizilerimizin, yapımcıların global sahneye çıkacağı, kendini pazarlayacağı bir ortam yok henüz.

Tüm bunları alt alta koyduğumda Antalya’ya uzun vadede çok değer katacak, turizm sektörü için yararlı olabilecek bir etkinlikler serisi fikri ortaya çıkıyor; Kristal Elma ile Altın Portakal’ın birleştirilerek Antalya’da uluslar arası bir etkinlik haline gelmesi, üzerine de dizi festivali eklenmesi. Yani bildiğimiz Cannes modelinin bu topraklara ait bir versiyonunun, turizmin düştüğü Kasım-Mart arasında arka arkaya yapılmasıdır önerim.

Peki bunun ülkeye faydası ne? Şöyle düşünelim, iki binlerde dünya ekonomisi doğudan büyüyor ama ekonomik büyüklük tek başına yetmiyor. Dünyanın kritik konularındaki kararları BM güvenlik konseyindeki birkaç ülke veriyor, parayı onlar basıyor, olimpiyat vb. sportif olayları onlar paylaştırıyor, standartlar batıda belirleniyor ve bizler oralardan akreditasyon almak için kapıda sıra bekliyoruz.  Neden şimdiye kadar bir Müslüman ülke olimpiyat yapamadı mesela?  Oscar’dan Nobel’e bir çok ödül mekanizmasının, puanlama sisteminin batının hakimiyetini sürdürmesi için kullanıldığı da ortada.

Yani dünya ticaretinden daha fazla pay almak, siyasette daha etkin olmak için popüler kültüre dair projeler de yapmak lazım. Salt organize sanayi bölgeleri kurarak olmuyor bu işler. Kolay değil ama bir yerden de başlamak lazım. Cannes Film Festivali 1930’larda başladı, oturması yetmişleri buldu.

 

Aklımdan geçen şöyle bir kurgu:

Antalya  Altın Portakal Popüler filmler festivali ve yarışması
 Gümüş Kiraz* TV dizileri festivali ve pazaryeri
 Kristal Elma Reklam, video festivali, yarışması ve konferansı
Adana  Altın Koza Alternatif filmler festivali
 Çetin Ceviz* Edebiyat festivali

Yani Antalya Cannes gibi daha çok popüler kültür ürünleri pazarlaması üzerine gider. Sadece yarışma ve festival değil, aynı zamanda bir satış platformu olarak da tasarlanır. Adana ise sanat ağırlıklı bir pozisyon alır. Berlin – Venedik arası bir şey olur. Böylece her yıl yaşanan sanat filmi, piyasa filmi tartışmaları azalır.

Her iki il de orta doğu ve kuzey Afrika’ya yakın, Antalya Rusya’nın kapı komşusu. Hindistan bir potansiyel olarak yakında duruyor. Sabredersek bir vadede işler ummadığımız yerlere gidebilir. Büyük resme katkısı dışında bölgede kış sezonunda otellerde hareket sağlanır, mevsimin 12 aya yayılması konusunda bir adım atılmış olur.

Yukarıdaki önerimi geçmiş yıllarda defalarca dile getirdim bu arada. Reklamcılar Derneği başkanlarından dördü beni çağırıp dinledi sağ olsunlar. Antalya Sanayi ve Ticaret Odası yönetim kuruluna bir sunum, Altın Portakal etkinliklerinde de bir konuşma yaptım, Menderes Türel’e de önceki başkanlık döneminde bir toplantıda anlattım derdimi. Antalya daha ilgili ama öncelikle reklam sektörünün İstanbul ezberini bozmak lazım gibi görünüyor. Bakalım gelen günler neler getirecek?

Önce sağlam strateji, sonra irade ve sabır lazım.

 *Tarafımca uydurulmuş isimlerdir

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar