Ali Taran’a Harbi Sorular – 10.2004

Ali Taran bir kaç ay önce Marketing Türkiye’ye konuştu. Geçenlerde Cannes jüri üyeliğine seçildiğini duyduk. Aynı günlerde Milliyet’te Fatoş Karahasan’a görüş bildirdi. Umarız Kristal Elma’ya da tekrar katılmaya başlar. Kendisinin “aramıza dönmesi” sevindirici ama ben son dönemde verdiği demeçlerden kafamdaki soruların neredeyse hiçbirinin cevabını alamadım. Çok karmaşık mesajları basit cümlelerle ifade etmenin ülkemizdeki en önemli isimlerinden biri olan iletişim ustamız nasıl oluyor da kendisiyle ilgili konularda böyle belirsiz cümleler kurabiliyor? Kaçak mı güreşiyor yoksa açılmak istiyor de doğru soruları mı bulamıyor? Geçmişte söylediği şeylerden veya yaptığı bazı işlerden geri adım atmak zoruna mı gidiyor? Cevaplanmasında sektör adına yarar gördüğüm soruları (bazıları muhtemel cevaplarını da içeren çanak sorular şeklinde) aşağıda alenen iletiyorum:

  1. Araştırma karşıtı olarak biliniyorsunuz ancak bu genel bir tavır mı emin olamıyorum. Örneğin Genç Parti kampanyası sırasında kamuoyu yoklamalarından yararlandınız mı? Cevabımız evet ise, bu araştırmanın bir marka imajı araştırmasından temelde farkı var mıdır? Karşı olduğunuz sadece reklam araştırmaları mıdır? Bunlar arasında da mesela konsept geliştirme amacıyla yapılanlarla reklam etkinliğini ölçmeyi hedefleyenleri farklı görür müsünüz?
  2. Türkiye’de seksenlerde oluşmaya başlayan araştırma sektörü standartlarının son yirmi yılda önemli bir yol kat etmiş olabileceğini, profesyonelleştiğini, sizde olumsuz yargıya neden olması muhtemel ilk deneyimlerin artık yaşanmayabileceği ihtimalini göz önüne alıyor musunuz? Hiç, arka odadan “vay be” veya “buldum” diyerek (giyimik veya çıplak) çıktığınız bir Grup Tartışması deneyimi yaşamadınız mı?
  3. Tek (ve bence eksik) bir açıklama ile yarattığınız şehir efsanesinin koskoca bir sektöre önemli ölçüde zarar verdiğini düşündünüz mü? Bilimsel yöntemlerle çalışan tüm dünya (şirketleri) yanılıyor olabilir mi? Felsefi anlamda “ölçme” ile gelişmişlik arasında genel bir bağ kuruyor musunuz? Deprem konusunda ezbere atıp tutanlarla bilimsel verilerle konuşanlar arasındaki fark size bir şey ifade ediyor mu? Yoksa sosyal bilimlerde ölçümlemeye mi inanmıyorsunuz? Nedir, nedir?
  4. Çalıştığınız şirketlerde sadece “patron” ile muhatap olduğunuz söyleniyor. Ben bunun geçmişte işi bilmeyenlerin lüzumsuz müdahalesiyle bozulan işler, çöpe giden fikirler nedeniyle oluşmuş kişisel bir tedbir olduğu varsayımıyla sormak istiyorum; Son yirmi yılda Türkiye’de bir pazarlama “knowhow”ı geliştiğini ve orta kademe yöneticilerin artık pazar ve iletişim hakkında patrondan daha bilgili olabileceği ve yaptığınız işe katkıda bulunabileceği fikri size nasıl geliyor? Son yıllarda sizi etkileyen bir yeni nesil “marketing” profesyoneli ile karşılaşmadınız mı? Tanışmak ister misiniz?
  5. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini bir kenara kaydederek, çalıştığınız şirketlerdeki pazarlama ekiplerinin “önemsenmemek” nedeniyle sizin hakkınızda nasıl bir düşünceye sahip olabileceğini tahmin edersiniz? Siz bu olumsuz ön yargıyı hak ediyor musunuz?
  6. Televizyonun bir mecra olarak etkinliğinin azalmakta olduğu ve bunun süreceği yönündeki görüşlere katılıyor musunuz? Alternatif mecralar konusunda on yıl öncesine göre görüşlerinizde bir değişiklik oldu mu? Sponsorluğa karşı mısınız?
  7. Entegre pazarlama iletişimine inanıyor musunuz? Bu çerçevede siz ana mecralardaki işleri yaparken başka bir ajansın tamamlayıcı işler yapmasını nasıl karşılıyorsunuz? Sizin TV reklamını hazırladığınız bir markanın promosyon posterlerinin veya sponsor olunan etkinliğe ait reklamların başka bir ajans tarafından hazırlanmasına itirazınız var mı? Ya da tam tersi, şirket marka logosunu “Landor”a yaptırıp önünüze atarsa ne dersiniz? Sizin dışınızdaki tüm iletişim ortakları marka değerini ve ilkelerini kavrayacak seviyede olmayabilirler mi?
  8. Web sitenizin mevcut durumu interneti önemsemediğinizin işareti olarak değerlendirilebilir mi? Sizi örnek almak isteyen genç iletişimci adaylarına edeceğiniz iki satır laf yer alsa nasıl olur orada? Yoksa kimsenin ziyaret etmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?
  9. Bu işleri biraz takip eden biri olarak, 1992 Marketing Forum’dan bu yana halka açık bir konuşma yaptığınızı hatırlamıyorum. Arada sektörle, genç iletişimcilerle paylaşacağınız bir şey olmadı mı? Yurdum iş dünyasının bir çok profesyoneline yaşlandıklarında “ben Ali Taran’ı görmüştüm” deme fırsatı vermeyecek misiniz?

Sorularımı cevaplarsanız Marketing Türkiye  seve seve yayınlayacaktır eminim. Vermezseniz de ben en azından mesleğim ve inandığım şeyler adına görevimi yerine getirmiş oluyorum.

 

Güven Borça

 

 

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar