Kore Örneği, İskandinav Referansı   12.02.2018

Türkiye’nin daha zengin, daha demokratik ve daha güçlü bir ülke olması için kafa patlatan çok kişi var. Sadece okuyanlar, yazıp çizenler değil, sokaktaki insan da dünyada daha aktif, bölgesine hakim  güçlü bir Türkiye hayalleri kuruyor. Statlarında “Avrupa Avrupa duy sesimizi” benzeri tezahüratlarda bulunulan kaç ülke vardır dünyada? Osmanlı’nın torunları istiyor ama. Normaldir.

Bu görüşlerini medyada yazma şansı bulanlar da genelde dünyanın zengin,  gelişmiş ülkelerini referans alarak Türkiye için önerlerde bulunuyor, bir nevi “benchmarking” yapıyorlar. Benzer ülkelerdeki milli gelirin gelişimi, eğitim istatistikleri, bilimsel buluş-patent vs sayıları, yeni teknolojilerin ekonomideki payı vb. en öne çıkan konular.

Tabii ki farklı görüşler var ama benim aydınlarımızın yorumlarından çıkardığım sonuç kabaca şöyle;

  1. Yapısal reformlar yapmalıyız
  2. Çocuklarımızı daha iyi eğitmeliyiz
  3. Kore gibi ileri teknoloji ürünlerine odaklanmalıyız
  4. Dijital devrimin parçası olmalıyız
  5. İskandinav ülkeleri gibi bir demokrasi kültürü geliştirmeliyiz.

Hiç birine itirazım yok tabii ki. Bunların yapılmasını gönülden isterim ama kendimce bunların yapılabilirliği üzerine kafa yorup bize has başka alanlar da ekleyebilir miyiz diye düşünüyorum. Çünkü burası ne Finlandiya’ya benziyor, ne de Japonya’ya.

Sondan başlamam gerekirse, örneğin bu İskandinav referansının ülkemiz için gerçekçi olmadığını  düşünüyorum. O ülkeler kadar zengin ve demokratik olmamız için her şeyimi veririm ama orası başka bir yer. Her şeyden önce dünyanın kıyısında niş bir alan. İskandinavlar şimdiye kadar dünya ekonomi ve siyasetinde dominant olmamışlar, gelecekte de olamayacaklar. Kendi dar bölgelerinde dünya egemenlerinin çıkarlarına uygun bilimsel, sanatsal ürünler üretip, güzel para kazanıp yaşayıp gidiyorlar. Nobel gibi itibarlı kurumları var ve burada verilen ödüllerin kimin çıkarına hizmet ettiğini düşündüğünüzde resmi çözmeye başlarsınız zaten.

Ama bizim topraklar farklı. Burası dünyanın, medeniyetin ve bir çok buluşun merkezi. Bu coğrafya geçmişte dünyayı yönetmiş ve bu miras bizlere de geçmiş. Dünyada daha fazla söz sahibi olmak istiyoruz. Tam da o yüzden bütün küresel güçlerin oyun alanı olmuş burası. Yani bize o pastayı yedirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. İskandinav referansını temel alıp stres yapmaktansa, bize has çözümler düşünmemiz, yeni akıllar üretmemiz lazım çünkü burası İskandinavya değil.

Kore modeli de bir başka büyük soru işareti. Elli sene önce bizden fakir olan Kore’nin mucizevi çıkışı gerçekten çok çarpıcı ve Türkiye dışında muhtemelen biz çok gelişmekte olan ülkede de  “benchmark” olarak ele alınıyor. Güney Kore gibi zenginleşmek herkesin isteyeceği bir şey. Peki biz de o yollardan giderek aynı başarı hikayesinin yazabilir miyiz? Bazı alanlarda evet. Örneğin dizi, popüler müzik, bazı spesifik sanayi sektörlerinde yaptıklarını biz de yapabiliriz. Peki büyük sanayi ve teknoloji alanlarında oyun kurmak? O biraz zor görünüyor. Belki elli sene önce aynı yola girebilseydik şimdi kendi markamızla büyük sanayi ürünleri üretip dünyada daha etkin olabilirdik ama artık o yollardan geçerek aynı başarıyı sağlamak zor. Aradaki farkı kapatmak için çok büyük bir hırs, azim ve üst seviyede irade gerekiyor ancak onlar da bizde yok. Korelilerle çalışmış olanlar beni daha iyi anlar. İşin özü; adamlar deli gibi çalışıyor, inanılmaz bir hırs ve enerjileri var çünkü başka şansları yok. Biz farklıyız.

Ülkemin aydınları teknoloji takıntısı yüzünden tarımı görmezden geliyor ama dünya devlerinin ana oyun alanlarından biri de tarımdır. Dünyaya hükmettiği iddia edilen dev gruplar tohum, ilaç vb zirai ürünleri petrol kadar kritik görüyorlar. Hiç hafife alınacak bir konu olmayan tarım bizde popülizmin zirve yaptığı gerileyen bir alandır. Tarımsal ürünlerimizin markalaşması, coğrafi işaretler filan denince de kimse sesini çıkarmıyor. Hatta hafif bir aşağılama hissi alıyorum bunlardan bahsettiğim ortamlarda. Elin oğlu Mars’a gidiyor, seninki peyniri, kayısıyı markalaştırmaktan bahsediyor şeklinde bir bakış var. Marka konusu da genelde bir moda meselesi olarak ele alınıyor ülkemiz entel  ortamlarında. Bu konularda da yazacağım çok şey var ama yerim bitti. Haftaya kalsın…

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar