Kısa Kısa 03.02
Kişisel Değerlendirme

Oyakbank-Emredin

1……10
Vurucu 3
Tek fikir üzerine kurulu 7
Hedef izleyiciye uyar 6
Ürün filmin kahramanı 6
Zevkle izlenir 2
Markayı güçlendirir 6

Oyakbank reklamını geliştirirken emekli paşalardan biri karanlıktan aydınlığa geçişi (yeni dönem) gösterelim demiş, diğeri ani büyümenin vurgulanmasını istemiş ve kurulun bir başka (muhtemelen sivil) üyesi de orduya duyulan güvenden yararlanmak amacıyla işe askeri bir tat katalım diye eklemiş ve böyle bir konsept üzerinde anlaşılmış gibi görünüyor. Stratejik açıdan doğru olabilir ama yaratıcı katkı nerede diye sorma ihtiyacı duyuyoruz. Yani insanların ilgisini çekecek, sevdirecek, bu tanıtım filmini “reklam” yapacak unsurları arıyoruz.

Doğuş çay reklamı çok konuşulunca, kendisini aynı sınıfta gören ve aranın açılması fikrini kabullenemeyen diğer yereller de TV reklamına başladılar. Sevgili arkadaşlar; cironuz ve dağılımınız belli, devletle rekabet ettiğiniz için doğru dürüst kar marjınız da yok. Peki arkasını getiremeyeceğinizi bile bile ne demeye TV reklamına soyunuyorsunuz?  Marka iletişiminin bir sürü yolu var. Çaykur’un özelleşmesi sonrasına hazırlık olarak markamı kuvvetlendiriyor, cebimden finanse ediyorum diyorsanız tamam. Ama o zaman da yapılması gereken bazı temel pazarlama ödevleri var. Markanızı nereye konumlandırdığınız, kimliği, portföy stratejisi gibi.

Petrol Ofisi özelleştirme reklamlarındaki “Milli Aile” fikrinin çok iyi olduğu, ancak filmlerin o eski tadı vermediği konusunda çoğunluk hemfikir. Yapılan söyleşide yönetmen, o sıralar Fransa’da yaşadığından dönemin Türk filmlerini çok iyi bilmediğini söylüyor. Yani konuya biraz “Fransız” kalmış.

Geçen hafta Levent bölgesinde Beşiktaş Belediyesi’nin temel atma törenlerini duyuran açık hava ilanlarını gördük.. Kuşbakışı bir bölge fotoğrafı üzerine Başkan “kuş” gibi oturtulmuştu. İş için sıkça gittiğim Anadolu şehirlerindeki yerel üreticilerin kataloglarında bile bu kadar kötü uygulamalar görmüyoruz artık. Evet Sayın Namoğlu, Sultanbeyli Belediye Başkanı olsanız yine bir derece ama ülkenin en muteber reklam ajanslarından bir bölümünün yer aldığı, ciddi sayıda iletişim profesyonelin ikamet ettiği bir ilçeye yakışmıyor bu işler.

Bayram tatilini Şahinler Holding’e bağlı bir tesiste geçirdik. Patron Kemal Şahin de ailesiyle orada tatildeydi ve davranışları bir patron değil de sıradan müşteri gibiydi. Çalışanlarla konuşurken birkaç kişi bana kendiliğinden patronlarının çok başarılı ve bir o kadar da mütevazı bir insan olduğunu söyledi. Normalde personel durup dururken böyle şeyler söylemez. Kemal Bey hakkındaki görüşleri duyunca işe girdiğim yıllardaki Mehmet Başer’i hatırladım. O da iş konusunda muhtelif görüş ayrılıklarına ve bitmeyen pazarlıklara rağmen satış teşkilatı tarafından çok sevilirdi. Adına şarkı yazılmıştı. Her iki kurumda da patrona duyulan sevgi işlerin gevşetilmesiyle değil, tam tersi çok daha üst standartlarda gerçekleştirilmesiyle sonuçlanıyordu. Karizma bu galiba.

Unilever’in doksanlı yıllardaki efsane CEO’su Hasan Yılmaz’ın Koç Holding Tüketim Grubu Başkanlığı’na gelmesi üretim odaklı düşüncenin son kalelerinden birinin daha düştüğünü gösteriyor. Tat, Maret, SEK ve Pastavilla’nın rakipleri dikkat; Tüm ürünlerini bir ağaca asıp marka iletişimi yaptığını zanneden “kuzu” grup kısa süre içinde gerçek bir “koç”a dönüşebilir. Marka stratejilerini netleştirip, köhne Düzey’i ayaklandırıp, Migros sinerjisini de daha iyi kullandıklarında gıda piyasasında çok dengeler değişir.

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar