Gelecek Tahminleri-1 10.2007

Her türden ve boydan yazar, en büyük tatmini “ben söylemiştim” dediğinde yaşar.  Ben de zaman zaman geleceğe yönelik tahminlerde bulunup sonra da bunlar çıkınca aynı tatmini yaşayan biri olarak mutlu azınlığa dahil olduğumu itiraf etmekte sakınca görmem. Çıkmazsa da kimseye hesap sormuyorlar merak etmeyin. İşte yine bir kaç ay sürecek gelecek öngörüsü serisinin birinci bölümü…

 İstanbul’a Gelmeyin!

Yirmi altı yaşında İstanbul’a göç etmiş biri olarak böyle söylemeye hakkım var mı bilmiyorum ama Anadolu’da yaşayıp da belli bir alanda kabiliyeti olduğunu düşünen herkesin bir “İstanbul’a gelme projesi” olmasını hem bu kişiler, hem de memleket adına sakıncalı bulmaya başladım son zamanlada. Profesyoneli, iş adamı, futbolcusu, şarkıcısı,  reklamcısı, genelev patronu.. Herkes aynı motivasyona sahip. Hepsinin (benim gibi) haklı sebepleri olsa da ben bunun ileride değişeceğini, değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Şimdi “ulan sen kapağı attın, millet adına ne konuşuyorsun” muhabbetine girmeden beni bi dinleyin. O kadar basit değil. Ayrıca emekliliğimde tekrar Eskişehir’e dönersem mahçup olursunuz.

Bölgesel Ajanslar Ezik

Yazının mesajı yerel reklam ajanslarına ve reklamcılara. Marketing Türkiye’nin 1 Ağustos sayısının kapak konusu yerel ajanslara ayrılmıştı da vesileyle kendilerinin İstanbul karşısındaki ezikliğine bir kez daha şahit olduk. İstanbul eziyor maalesef. Futbolda da, sanatta da, medyada da, iş aleminde de… Türkiye’nin bütün kaynaklarını topluyor, bir kısmını heba ediyor, bir kısmını değerlendiriyor ama sonuçta her alanda aşırı bir konsantrasyon, merkezileşme ülkeye damgasını vuruyor. Ben genel olarak Türkiye’nin ekonomide bu kadar İstanbul odaklı, siyasette de bu kadar Ankara odaklı haliyle fazla bir yere gidemeyeceğini düşünüyorum. Özal’ın başlattığı dış ticaret hamlesinin itici gücü Anadolu sanayicisi idi ve bugün ihracatta yüz milyar dolarları konuşuyoruz. Yoksa halimiz zordu. Peki işin bizim sektörle olan alakası ne?

Şirketimizin son dönem müşterilerinin çoğu Anadolu sanayicisi. Bu vizyoner iş adamlarının bir marka danışmanlık şirketiyle çalışması Türk markalarının geleceği adına umut veren bir gelişme. Ancak sanayiciye gelen bu özgüven henüz Anadolu’lu reklam ajanslarına gelmemiş gibi görünüyor. Halbuki zannettikleri kadar bir eksikleri yok. Son bir yıl içinde iki Ankaralı ajans ile işim oldu. Gerçekten çok iyiydiler ama onların da, daha önceden çalıştığım ve memnun kaldığım muhtelif Ankaralı, Bursalı, hatta Konyalı ajansların veya reklamcıların da hedefi bir vadede İstanbul’a gelip kendilerini orada kanıtlamak idi. Büyük havuzdan daha fazla gelir sağlanacağı beklentisi de var kuşkusuz ama öncelikli neden “vitrinde olmak” gibime geliyor. Aynen futbol piyasası gibi. Anadolu takımının yıldızı olacağına İstanbul takımında (gerekirse) yedek bekle.

Bu tercih bireysel anlamda anlaşılabilir (ki ben büyük takımda yedek beklemeyi seçmezdim)  olsa da kurumsal açıdan bir geleceği yok. İstanbul’a gelip de başarılı olan sadece  bir ajans var bildiğim kadarıyla. O yüzden Anadolu ajansları oldukları yerde gelişip İstanbul ajanslarına giden komşularınının işini orada çözmeye oynamalıdır. Medya planlama ve satın alma işinin yeni bir uzmalık olarak ayrıldığı günümüzde bu çok daha kolaydır.

Merkezin ağırlığı azalmalı

Bu arada Türkiye’yi bu kadar İstanbul/Ankara merkezli yapmanın öncelikle resmi politikadan  kaynaklandığının da altını çizelim. Yerel yönetimlerin, yerel medyanın bu kadar zayıf olmasının, yani merkezin bu kadar güçlü tutulmasının temelinde bölünme korkusu vardır. Öncelikle bu paranoyayı aşmamız lazım millet olarak. Buradan yola çıkarak, örneğin Türk futbolunun global arenada beşincilikle onunculuk arasında sağlam ve kalıcı bir yer almasının da Anadolu’dan bir takımın 3.5 büyükler efsanesini yıkıp şampiyon olmasını takip eden yıllarda olacağını tahmin ediyorum. Medyanın hakikaten ülkeye bir fayda üretmeye başlaması merkezi sarsan yerel mecraların güçlenmesiyle olacaktır. Ve ülkenin gerçek anlamda yırtması yerel yönetimlerin yetkilerinin artmasından, bölgesel ekonomik aktörlerin güçlenmesinden sonra gerçekleşecektir.

Olduğunuz Yerde Büyüyün

Dolayısıyla bu “merkezin ağırlığının azalması” beklentisine oynamak hiç de kötü bir fikir gibi gelmiyor bana. Özellikle de reklamcılıkta. Bunlar da özgüven ile olur öncelikle. Sevgili Anadolu’lu reklamcı dostlarım. Tek eksiğiniz özgüven ve de iyi elemanları İstanbul’a kaptırmak. İstanbul’a gelmeyin. Elemanlarınızı göndermemeye çalışın. Biraz daha fazla kazanç (genellikle sadece hayali) için hayatınız boyunca yedek kalmayın. İlhan Cavcav’ın kurnaz tüccar yaklaşımını değil, zamanında Eskişehirspor’un, Trabzonspor’un meydan okuyan yaklaşımını benimseyin. Tersine göç için harekete geçin. İstanbul dışı reklam(veren)  pastası yeterince büyük ve de büyüyecek. Her geçen gün koşullar daha elverişli hale geliyor. Büyük merkez ajanslarda  kariyer imkanları, hızlı yükselme şansları azalıyor. Kadrolar doyuma ulaştı. Anadolu’da yıldızlaşmak (ve İstanbul trafiğinden kaçmak) isteyecek bir çok reklamcıyı ikna etmek giderek kolaylaşabilir. Biraz büyük düşünün. Derim!

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar